28 Şubat 2009

burası memnu.

odasının duvarlarına posterler asıp, hayran olduğu kadınların fotoğraflarıyla masaüstlerini süsleyen erkeklerden değilim. oylum talu ve beren saat'e olan ilgim hayli yüksek, o ayrı. ilgi dediğim, bu kadınları izlemeyi seviyorum. beren saat'in güzelliğinin yanında bir de şuhluk var. beren'in en çok boynunu ve bileklerini beğeniyorum ben, gerçekten kusursuz. ama o erken yaşlanacak. mimikleri hep kırışıklık. cildi gevşek. oylum talu da dünyanın en güzel kadını değil, biliyorum. ama en sempatiği olabilir. o nasıl bir gülümsemedir. saçları sonra. bazen bilmediği konularda bir şeyler biliyormuş gibi yapıp, saçmasapan konuşsa da o güzel ses tonuyla söylediği her lafa hayran kalabilirim.

- beren saat v.s oylum talu.. hmm. and the oscar goes tooo beren talu. olsa negzel olurdu diğ mi.

26 Şubat 2009

garip.

aslında insan birçok şeyi en yakınlarına anlatamıyor. hepimizde öyle değil mi bu durum? kaç kişi bir sıkıntısını ilk olarak annesine anlatıyor. çok az. neden. çünkü o en yakınımız. en yakın arkadaş da bu durumda aslında. neyse belki yanılıyorum.
ama ben en önemli şeyleri en yakınlarıma anlatamam. alakasız birileri olmalı, belki yeni tanıştığım ya da fazla samimi olmadığım birileri. hatta çoğu zaman kimseye anlatmam. ama bana bozulmaktan, güvenmemekten vazgeçin. benböyleyimlan! kabul edin artık. ya da etmeyin. sizi seviyorum, evet. ama kendimi daha çok.

- ben küçükken, çok küçükken, cornflakes nedir bilmezdim. o zamana göre daha büyük ama bu zamana göre daha küçükken ise; her sabah cornflakes yerdim. hem de her sabah.

25 Şubat 2009

tüy.

ne zamandır güvercinler gelmiyordu balkonuma. unuttular sanıyordum. bugün geldiler. güvercinler midemi bulandırırdı küçükken. ben küçükken, büyüyünce her şey güzel olacak sanıyordum. ben büyüdüm; ve artık güvercinleri seviyorum. her kanat çırpışında bir güvercinin, balkonuma düşen tüylerini sayıyorum. ama her şey güzel değil. tüyleri sayma konusunda ciddiyim, derin-duygusal bir anlamı da yok bunun. öylesine sayıyorum. neden kimse beni dinlemiyor; sen mesela, neden hiç dinlemiyorsun beni?

- bi' gün lunaparka gidelim mi? kaydıraktan kayarız.

19 Şubat 2009

ah le yar.

ben bir şarkıya takılırsam, çevremdeki herkesi o şarkıdan nefret ettirene kadar söylüyorum o şarkıyı. bütün gün. her an. 'ah le yar' evet bu sıralar buna takıldım. bir yücel arzen bestesi. ne harika sözler, ne harika müziktir o. öylesine benden ki, belki de ondan..

"sana olan duygularımı bir bilebilsen, anlayabilsen
belki severdin.
içimdeki hasretini bir duyabilsen, anlatabilsem
belki benimdin."

18 Şubat 2009

şıp.

hayat, beni neden yoruyosaan? ciddi soruyorum lan bu soruyu. cevap verirsen sevinirim yani. nedenhepgötlükyapıyosun?
mesela; yağmur yağdıktan sonra çatı oluklarında ve saçak kenarlarında sular birikir ve şıpşıp aşağıya düşer ya; işte o sırada mutlaka ben bir saçak altından geçiyor olurum. ve şıp kafama düşer. buna neden izin veriyosun. neden hep ben. güzel kızları neden hep tipsiz ve serseri erkekler kapıyor mesela. hı?

15 Şubat 2009

durak.

- annem neden artık geceleri üstümü örtmeye gelmiyor ki.

14 Şubat 2009

tüyo.

benim sevgilim olsa; ona yüzük ya da kolye almazdım. sıradan bir kıyafet veya çanta da almazdım. bir kutu yaptırırdım mesela, iç'ine sevdiği şeyleri doldururdum. ama her şeyi. ya da bi' kutu içinde sadece çikolata olabilir mesela. bitter olsun mümkünse. likörlü de olur.

- pastel tonları çok seviyorum. pastel mavi mesela.

11 Şubat 2009

hadi.

insanlardan fikir istediğim halde bana fikir vermeyince insanlara sinir oluyorum. ihtiyacım olmasa istemem di mi? hadibanafikirverin.

- mont giymeyi sevmiyorum ama atkı takmayı seviyorum.

on yaş.

- on yaşındayım. en sevdiğim çizgifilm snoopy. sütü ve cornflakes'i çok severim. çok güzel tost yaparım. daha önce hiç öpüşmedim. ama çok aşık oldum.

11.o2.2oo1.

8 Şubat 2009

süt.

melaba. dün yolda yürüyordum. şu yapışık sokak çocuklarından birisi geldi yanıma, yapıştı haliyle. mendil satmak istiyormuş, ama benim burnumda sümük yoktu. git başımdan dedim. ben böyle bir insanım, 'sümük yoksa mendil de yok' felsefesinde yani. saçmalamayın, öyle felsefe mi olur. oluyor işte. gitmedi. almicam dedim, çocuk gitsene. almicaksan sen git dedi. manyak mıdır nedir. peki dedim. yumuşak başlı değilim ama uysal koyunum zira. dur gitme, atma beni terk etme. dedi çocuk. şaka, böyle demedi ama dediği şey özünde buydu. neyse; tutturdu al diye. sonra;

ağbi bişiy söylüyüm mü? dedi. söyle dedim ben de. ağbi be, kardeşime süt alacam ben. ama sen mendil almazsan alamam dedi. tabi benim o anda gözlerim doldu. kardeşine alacak diye değil, süt dedi diye. süt kelimesine nasıl dayanabilirdim ki. yürü lan sıpa dedim, mendil almicam ama süt alayım ben sana dedim. çocuk yolun ortasında zıplamaya başladı, dünyanın en mutlu insanı oldu. güldü, ağbi sen mendil satmaya çalıştığım en kral insansın dedi. oysa ben insanlığımdan veya krallığımdan değil, süt için yapıyordum her şeyi. yaklaşık altınoktadört dakika yürüdükten sonra bir bakkala girdik, tamyağlıuhtbirlitrepınarsüt aldım. ve sütü eline verip yolladım çocuğu. giderken bana eliyle öpücük attı. mendil almadım.

- süt'e asla hayır diyemem. gerçekten diyemem. evet.

4 Şubat 2009

kimaramışcell.

arkadaşlarımı çok seviyorum lan. öyleböyledeğil. çok. hepiniz iyi ki varsınız, cidden. beni arkadaşı olarak gören herkes, uzaktan tanıyanlar, benim arkadaşım olarak gördüğüm herkes.. hepinizi seviyorum. lâkin yine de; hakkımda yazılanları okuyup da, sekiz saniyeden fazla 'acaba' diye düşünenler, uzak dursun benden.

-haklı olan, suçsuz olan feryat eder mi hiç? tehditler savurur mu?

3 Şubat 2009

ses.

ne kadar önemli di mi ses? dün hayatımın en boktan gecesini yaşadım. insanlar beni yaftalayarak üzerimden prim yapmaya çalışıyor ve ağır ithamlarda, iftiralarda bulunuyorlar. hiçbir yorum ve açıklama yapmadım bu konuda. zira bunu gerektirecek bir durum yok ortada. neyse; kendini çok kötü hissedince insan, ya bir kucağa ihtiyaç duyuyor, ya bir omza, ya da uzaktaki bir sese. annemin omzu, babamın kucağı bu ihtiyacımı bi nebze karşıladı. onları seviyorum. ve gece yarısı ırmak aradı beni. ırmak bi şeker bi şeker. büyüyünce peyzaj mimarı olcak. ikiyaş büyük benden, 'ablacık' diyorum ona o yüzden. konuştu benimle, beni teselli etti, kendimi iyi hissetmem için elinden geleni yaptı. ihtiyacım olan ses, o'nun sesiymiş. teşekkür ediyorum. gerçekten.

aziz nesin der ki:

"öyle bir boşluktayım
düşüyor muyum ağıyor muyum
belli değil yanım yörem
sesini gönder tutunmaya
sarılıp sesine kurtulayım."

- insanın ablası olmasa da; ablası olması ne güzel bir şey.

2 Şubat 2009

sivilce.

sabah uyandığımda yüzümde bir sivilce vardı, yeni. hem de ağrılı. ben de -sankiisteyerekyaptım- bir değişiklik yaptım ve dersanaye gittim. günlerdir evden çıkmadıktan sonra geçirdiğim bugün, bana fazla sosyal geldi, bünyem kaldırmadı.
bu bloga neden böyle kısa ve ilkokul düzeyinde cümleler yazdığımı ben de bilmiyorum. akşam eve gelip aynaya baktım, sivilceme. saçlarımın çok uzun olduğunu fark ettim. cetvelle ölçtüm, rakamla: dokuznoktaiki, yazıyla: 9.2 santim' olmuşlar. vavcanına. yarın kestirmeye karar verdim. evet, yarın saçımı kestireceğim ve çok heyecanlıyım. canım acıyor. kendime acıyorum.

- ağrılı ve ucu olmayan sivilcesi olanlara acıyorum.

1 Şubat 2009

pijama.

'bu sabah uyanırken tam, karşıma çıktın..' kafam karıştı. yüzümü bile yıkamadan, pijamalarımla, üstüme bir şey almadan; bakkala gidip, ikiekmekbihürriyetbisabah aldım. geldim. gazete okudum. yüzümü yıkadım. kahvaltı ettim. akşam oldu, hala pijamalarımla oturuyorum. kafam karmakarışık.

- "keşke kafam bir dükkan olsa da; en azından pazar günleri kapansa.* "