24 Mayıs 2010

bökork.

ben böcekten çok korkarım. ama bu, ötlekliğimden değil. içimdeki canlı sevgisinin çok üst boyutta oluşundan. cidden. şimdi böcek dediğin küçücük, göt kadar bir şey sonuçta. mesela baş parmağımla işaret parmağımı kenetleyip, işaret parmağımı pat diye bıraksam ölür gider. korkutuğum şey şu:

- hayır şimdi böcek gelir yanıma, ani hareketler filan yapar, ısırmaya çalışır. öldürmek zorunda kalırım. ya da incitir, bacağını filan kırarım. yanlışlıkla. ondan korkuyom ben.

19 Mayıs 2010

duşçiş.

ben her mevsim ve her gün, hemdehergün, banyo yaparım. banyo yaparken şarkı söyler, çiş yaparım. banyo yaparken çiş yapmayan insanları hiç anlamam bir de. o harika histen nasıl mahrum bırakıyorlar ki kendilerini. nasıl. duşyaparkenişemek.

- sıcaksusoğuksu dengesi asla ayarlanamayan duş aleti gibisin. sen kim, bilmiyorum.

18 Mayıs 2010

kitapsör.

bugün bir kitapçıya gidip, toplam kırksekizlira değerindeki kitapları onliraya aldım. üstelik sahaf filan değildi. bildiğin kitapçı. orijinal ve birinci el kitaplar. çünkü kitapçı beni çok sevmiş ve kitaplarına iyi bakacağıma inanıyormuş. bana hediye etmek istemiş. öyle dedi.

- ankesörlü telefonların kabinlerini kaldırdıklarından beri kimsenin süper kahraman olmaya cesareti yok. ama bir yerlerde hâla iyi insanlar var. biliyorum.

17 Mayıs 2010

hedfon.

o kadar üşengeçim ki, kulaklığımın tamyediay önce bir blup sonucu bozulmasından beri yeni kulaklık almadım. yedi aydır geceleri headphone'la uyuyorum. ciddiyim. kulaklarım çok acıyor. ama olsun, müzik dinlemek güzel.

- benim uykum gelmiyo hiç. yatağa giresim geliyo.

14 Mayıs 2010

kaçtı.

kalabalık bi caddenin bi ucunda bi arkadaşım, birisini durdurup adres sorsa, sonra hemen beni arayıp adres sorduğu kişiyi tarif etse, sonra ben o kişiyi durdurup arkadaşımın elimdeki fotoğrafını gösterip heycanlı bir şekilde 'bunu gördünüz mü. eski sevgilisini öldürmek için kaçtı.' desem. yabancının o anda suratında beliren ifade filan. eğlenirdik.

- ama ben bir kişiyim.

13 Mayıs 2010

galiba.

en yakınımdaki insanların, birvesileylevebirdenbire, makyavelist tavırlarını görmek zorunda kalınca dehşete düşüyorum. tekrar söylüyorum: etrafımda gönlünü yapmam gereken milyonlarca insan varken, en yakınımdakilerin yanında da rahat davranamayacaksam. napayım ben. vazgeçin şu yapmacık tavırlarınızdan. lütfen. belki de sorun bende. galiba.

- kötüyüm ben. çirkinim. dost tutamayan bir yanım var mesela. galiba.

12 Mayıs 2010

kokuses.

bazen sokakta tek başıma yürürken kendimi, birdenbire, bir kokunun peşine takılmış hâlde buluyorum. veya bir ses'in. ya da herkesinkinden çok daha farklı adımların. sonra kendime geliyor, hiçbir şey olmamış gibi normal hayatıma devam ediyorum. bu beni biraz üzüyor. kendime gelişim yani.

- buraya yazmayınca çok yalnız kalıyorum. kayboluyorum.

7 Mayıs 2010

düğzet.

klozet kapağı hep açık olan evler, bana her zaman daha samimi ve huzurlu gelmiştir. bunun sebebini bilmiyorum. tıpkı pantolonunun arka cebindeki düğmeyi hiç iliklemeyen insanlar gibi.

5 Mayıs 2010

ilkin.

anaokulundayken, ilkin diye bi sevgilim vardı benim. çoksevgili'ydik hem de. oyun saatlerinde herkes oyun oynarken, biz minderlerde bir birimize bakarak uzanırdık. o benim saçlarımı, ben onun yanağını okşardım. çünkü ben yanak okşamayı çok severim. anaokulundaki tuvalet kız-erkek karışık kullanılıyordu, sekiz mavi klozetin karşısında sekiz kırmızı klozet vardı. ilkin'le karşılıklı oturur, birbirimize gülümseyerek sıçardık. hem de aklımıza hiç kötü şeyler getirmeden.

- ilkin'i çok özledim. şimdi yaşanmıyor böyle aşklar. belki bunu okursun. tuvalet konusunda ciddiydim.

4 Mayıs 2010

serçeyak.

ayak serçe parmağı fazladan ve çok gereksiz bir şey bence. çünkü; sürekli ayak serçe parmağımı sandalyesehpa gibi şeylere çarpıp gözlerimin dolmasının. ve bunun, tek ayak üstünde zıplamak suretiyle bulunduğum ortamda hophop dolaşırken düşmeme neden olmasının başka bir açıklaması olamaz. bir de hep son anda yakalanıyorum ha. tam serçe parmak çarpıyor. yüzük parmağıma hiçbir şey olmadı daha.

- zaten ne işe yarıyorsa. diyorum işte fazladan o. ne gerek varsa.

3 Mayıs 2010

kıbtög.

bazı insanlar var, suratları maskeleşmiş adeta. ben onlardan çok bıktım. bazı insanlar var dünyevi hırslar bürümüş gözlerini. ben onlardan da çok bıktım. bazı insanlar, kendilerini 'acabainsanlarneder' olgusuna o kadar çok kaptırmış ki, eğlenmeyi unutmuşlar resmen. onlardan da bıktım. bazı insanlar hiç tanımadığı insanlar hakkında yaftayı biçkesyapıştır yapıyor. onlar zaten göt.

- hiçbir şeyi umursamadan, hayatla ve kendisiyle eğlenebilen insanları çok severim.