26 Nisan 2009

muz.

ben muzu; önce sapını tamamen ağzıma almak suretiyle ısırıp kopardıktan sonra soyuyorum. kopardığım sapları da yaklaşık ikibuçuk senedir saklıyorum. böylece ileride çocuklarıma kaç muz yediğimi söyleyebileceğim. ne güzel di mi. şu anda 273.

ba. kü-

buraya yazmanın en güzel yanı, rahatlamam. kendimi rahatlatıyorum.
ikinci en güzel yanı ise daha güzel. okuyanlar beni tanısalar bile buraya yazdıklarımla yargılıyorlar ya. çok hoşuma gidiyor bu. mesela bi' alttaki yazımı okuduktan sonra bana şekilci demiyen top olsun. bazen komik oluyorsunuz.

- birmayıs'ın küba için, turizmden mütevellit, büyük bir gelir kaynağı olması çok ironik değil mi lan.

23 Nisan 2009

siyaz.

yine değişti burası. siyahbeyaz'a dönmek istedim tekrar. siyahbeyaz'ın kusursuz uyumu ve çarpıcılığı başka hiçbir renkte yok zira. fotoğraflarda da bir süre siyahbeyaz çalışmaya karar verdim. kovboy woody'i hatırlayanınız var mı? toy story'nin kahramanı. oyuncak. toy story benim gittiğim ilk sinema filmiydi. kovboy woody de özeldir bu yüzden benim için. onun oyuncağı da var bende yedi yaşımdan beri saklıyorum. obsesif tavırlarım var benim.

- çucuk bayramınız kutlu olsun.

16 Nisan 2009

varyum.

yastayım. benim ufak bir akvaryumum var. on tane filan da balık var işte içinde. bi' balığıma diğerleri saldırıp duruyordu. adı perşembe'ydi. balıkcaaz akvaryumun içinde oradan oraya kaçıyordu. en sonunda ne olduğunu tahmin bile edemezsiniz. kuyruğunu kopardılar lan balığın döve döve. balıkcaaz yüzemedi. filtrenin kenarına sıkıştırıp kendini, öyle yaşıyordu. itiyordum yüzebilecek mi diye, akvaryumun tabanına çarpıyordu zavallım önce. sonra fitreden kaynaklanan akıntının da yardımıyla güç bela tekrar yerine geçiyor orada yaşıyordu. tam bir hafta böyle yaşadı.
perşembe günü öldü. çok ironik.

- yukarıda yazan tarihten bir gün sonra koydum bu yazıyı.

14 Nisan 2009

yorgan.

ben geceleri, uyumadan önce, yatağa uzanmıyorum. uykum gelince yatağıma gidiyor, yorgana sarılarak yatağın tam ortasında oturuyorum. ve gözlerimi kapatarak öylece bekliyorum. sabah olduğunda uzanır pozisyona geçmiş halde buluyorum kendimi.

- sırtım ağrıyor.

13 Nisan 2009

tost.

annem evden çıkmadan önce tost hazırlamış bana. neden bilmiyorum ama böyle anlarda çok duygulanıyorum ben. ne kadar çok sevildiğimi hissediyorum. telefonsuzluk çok güzel bir şey bu arada. gerçekten. tavsiye ederim yani. ama bir ev telefonu lazım tabi ki. normal şartlar altında telefonda hiç konuşmadığım. abuk subuk kısa mesajlarla iletişim kurmaya çalıştığım insanlar yok artık. benimle konuşmak isteyince ev telefonumu arayıp, sesimi duyan, sesini duyduğum insanlar var.

- bu kadar.

12 Nisan 2009

karşı.

sigara içmememe -sonkelimeyiikidakikadayazabildim- rağmen asla sigara karşıtı bir insan olmadım. sigara karşıtlarına karşıyım yani. keyif lan bu. size ne. rahatsız oluyorsan uzaklaş ortamdan. aslında ben genelde karşıtlıklara karşıyım. popüler kültür mesela. esasen bir popüler kültür karşıtıyım. ama aynı zamanda popüler kültür karşıtlarına da karşıyım. zira bu karşıtlık durumunu da popüler hale getirdiler. hayır çarşı'dan filan değilim.

- saçmalarken gündelik streslerden arınıyorum. başka bir sebebi yok yani bunların.

8 Nisan 2009

oniki.

saat oniki. yolunda gitmeyen bir şeyler var. salim dündar'dan aynalar'ı dinleyerek geçirilmez bir gece. ben geçiriyorum, bakmayın bana. saat oniki. uykum geldi.

- 'uykum gibi gelsene.'

seksen.

en sevdiğim aktivite olmasına rağmen, şu sıralar kendi kendime konuşmaya cesaretim yok. sadece bir fotoğrafa aşık olduğum zamanlar oluyor. hayır. yazamıyorum. elini tutmayı özledim.

- seksenleri hiç görmedim. ama deli gibi özlüyorum.