31 Ocak 2009

onbirbuçuk.

bu kapalı havalar; yağmur kokulu, ıslak kaldırımlı zamanlar bunaltmıyor beni. ben, kapalı havalarda daha mutlu, daha huzurlu olan bir insanım zaten. beni bunaltan şey altıgündürevden-neredeyse-hiççıkmamışolmam. ve hiçbir arkadaşım arayıp sormadı. lan, ya ölseydim? yine de seviyorum onları. ama. böyle. özümde paylaşımcı olmama rağmen, yalnızım şu sıralar. ve saçına dokundurtmayan kızlar çok sinirimi bozuyor.

- yalnızın dudaklarını sigara öpermiş, ellerini..

29 Ocak 2009

liste.

listelerin hayatımda önemli bir yer kapladığını fark ettim. planlı yaşamayı sevdiğimden değil. mesela sevdiğim şeylerin listesini yapmaya bayılırım. sevdiğim filmler.. sevdiğim kitaplar.. sevdiğim kızlar.. filan. blogun sağ tarafına sevdiğim 'şey'lerin kısa bir listesini yaptım.
the big lebowski. özgün geldi bugün; biraz oturduk, geyik yaptık, darbuka çaldık, gitti. giderken ona izlemesi için the big lebowski'yi verdim. "bak eve gidince bunu izle. sonra beraber izleriz. ikinci izleyiş daha zevkli oluyor, hem beraber izlersek daha da zevkli olur çünkü." özgün'ü de severim.
eloise bir kitap tavsiye etti bana, dediğine göre o kitabı da listeme koyarmışım. gerçi o tam olarak öyle demedi, dedi ki: "sana bi kitap söylicem ve bayılacaksın öleceksin biteceksin. kitabı başucu kitabın yapacaksın. ama söylemicem." neyse, sonuçta söyledi: 'from a to x'. zevkine çok güvenirim, evde de canım sıkılıyordu; koştum hemen d&r 'a. yoktu kitap. sonra eve geldim. ama gelirken koşmadım.

28 Ocak 2009

koala.

postmodern günlük dedikleri bu olsa gerek. günlük tutacağım burada, gün gün olmasa da. postmodern ne demek bilmiyorum ama söylemeyi seviyorum. hayatın sesi cornflakes'e benziyor, fark ettiniz mi? cobain de bir şarkıyı benzetmiş.

- hayat bir soundtrack'e sahip olsa; ne de güzel olurdu.