bugün bi kediyle tanıştım işte. ismi miyavmış. öyle dedi. çok tatlıydı lan. öyle böyle değil. aldım kucağıma, okşadım, mıncırdım, yaladı beni falan, patilerini ıslak mendille sildim sonra. sonra arkadaşım kızdı, bırak artık gitcez dedi. bıraktım yere. ellerimi ıslak mendille sildim bu arada. tam kırkdakika boyunca beni takibetti kedi. çok duygulandım lan. sonra ben bi kafeye girince pes etti. bıraktı peşimi.
- hayatımda ilk defa; çok sevdiğim bir şey, beni çok sevdi.
28 Kasım 2009
hıçkırık.
benim en çok sinirlendiğim anlar, hıçkırıkla boğuştuğum anlardır. beni hayatta hiçkimse ve hiçbir şey bu kadar çok sinirlendiremez hatta. kafayı yiyorum lan böyle. boğazıma iğrenç bir sıvı geliyor. iç sarsıntılardan başım ağrımaya başlıyor. sırtım terliyor. intihar edesim geliyor lan.
- şu anda tam yirmiüç dakikadır hiç durmadan hıçkırdığım için oturdum ağlıyorum. hem de hıçkıra hıçkıra ağlıyorum. o derece. ve çok sinirliyim.
- şu anda tam yirmiüç dakikadır hiç durmadan hıçkırdığım için oturdum ağlıyorum. hem de hıçkıra hıçkıra ağlıyorum. o derece. ve çok sinirliyim.
24 Kasım 2009
resif.
benim gözümde, bir insanda olması gereken en önemli özellik samimiyet. tam doğru kelime bu değil, ama ilk akla geleni. mesela; sırf bana şirin gözükmek için sevdiğim şeyleri seviyormuş gibi yapanlar, her söylediğime onay verenler uzak dursun benden. bir de 'sürekli kendisini kötüleyerek karşısındakinden iltifat bekleyen tipler' var. onlara da baya tavım ha.
- aslında agresif değilim. bu kelimeyi de hiç sevmem.
- aslında agresif değilim. bu kelimeyi de hiç sevmem.
17 Kasım 2009
mandilim.
ben var ya; mandalina dilimini alıyorum şimdi. onun üst ortasından ısırıyorum. böylece zarımsı yapıyı kesmiş oluyorum bir nevi. sonra o zarı dişimle önce sağ yandan sonra sol yandan ayırıyorum ve yiyorum. sonra da mandalinanın içinde kalan pütürlü, sulu ve yumuşak kısmını böyle dişimle kazıya kazıya, yavaş yavaş yiyorum. çok zevkli oluyor.
13 Kasım 2009
sapığım.
böyle bazı insanlar var. mevsimsel bir güzellikleri oluyor. kimisi sonbahar güzeli mesela. kimisi ilkbahar. bazıları yaz. bir de rengarenk ama mat tonlarda atkı takan kış güzelleri var. hah işte ben onlara aşığım. kış güzellerine. şıpsevdi değilim. lafın gelişi aşığım.
- uzun hırka giymiş, elinde sümüklü bir mendille burnunu silmekten kızartmış, gözleri dolmuş kadınları çok çekici bulurum.
- uzun hırka giymiş, elinde sümüklü bir mendille burnunu silmekten kızartmış, gözleri dolmuş kadınları çok çekici bulurum.
5 Kasım 2009
fişbook.
böyle bazı fişlere faturalara filan kasiyer isimlerini yazıyorlar ya. onun neden olduğunu hiç anlamadım. geçenlerde cebimde, baya eskiden dienar'dan aldığım bir kitaba -fahrenheit 451- ait fişi buldum ve üstünde yazan kasiyer ismini feysbuktan arattım. sonra da 'merhaba, ben bi kere sizden kitap almıştım' diye mesaj attım. cevap yazmadı.
- bazen canım sıkılıyor, hasta oluyorum, geçiyor.
- bazen canım sıkılıyor, hasta oluyorum, geçiyor.
2 Kasım 2009
bağ'lan.
kolay bağlanıyorum, evet. ama insanlardan daha çok; nesnelere, kitaplara, sokaklara, şarkılara bağlanıyorum ben. ya da sadece bir gülümsemeye, sevdiğim kişinin saçındaki herhangi bir kıvrıma. yağmurlu gecelerde odamın camından sokağa baktığım zaman gözüken karşıdaki sokak lambasının hemen altında toplanan su birikintisine mesela. chat noir defterime. ilk mızıkama. yastığıma. sevdiğim insanların seslerine. insanlara bağlanıyor muyum, bilmiyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)