31 Temmuz 2009

soğcak.

duş almadan önce kovayı doldururken soğuk suyu açmayı unutmuşum. sonra kova dolduğunda yeterince ılık mı diye hızlıca sağ elimi suya daldırdım. su kaynama noktasını aşmış, reseptörlerimin dediğine göre. aslında o kadar salak değilim ama işte.. bu yazıyı da tek elle yazdım haliyle. ona göre.

30 Temmuz 2009

pasta.

ismimi 'pasta' zanneden dört yaşında bir kuzenim var. aslında gerçek adımı da biliyor, meliabi diyor bazen. ama genelde bana pasta demeyi tercih ediyor. öyle de lezzetliyim yani.

28 Temmuz 2009

metro.

bindiği şehirlerarası otobüste wireless bağlantı olmadığı için, arkadan gelen ve wireless bağlantısı olan başka bir firmaya ait otobüsün bağlantısıyla internete girmeye çalışan bir arkadaşım var. çok salak, di mi. fikri ben verdim ama olsun. sonuçta deneyip giremeyen o.

22 Temmuz 2009

küstüm.

ciddiyim.

21 Temmuz 2009

şeyk it milk.

ben pembeyi hiç sevmem. bunun erkeksilikle ilgisi yok. ciddiyim. kırmızıyı, eflatunu falan seviyorum gayet. ama pembe midemi bulandırır. mesela çilekli milkşeyke bayılırım ama cam bardaktaysa içemem. midem bulanır pembe diye. görmeden içmem gerek. yoksa kusarım valla. gözüm kapalıyken de bir dikişte içerim oh mis diyerek, dişlerimin sız sız diye sızlamasına aldırmadan. çok samimiyim.

- ayrıca en sevdiğim renk kırmızıdır.

19 Temmuz 2009

özgürlük.

zülfü livaneli'nin 'ey özgürlük' isimli harika parçasının konser kaydı var bende. şarkının sonunda seyirci 'bidaha bidaha' diye bağırıyor. ben de her seferinde şarkıyı salak gibi yeniden başlatıyorum, istemsizce. öyle. söyleyeyim dedim.

18 Temmuz 2009

tuzlandırıcı.

özgün ve ben hayvan gibi tuz tüketiriz. dün ben genç yaşta hipertansiyon sahibi olacağımızdan yakınırken dedi ki; 'ya olum neden candarel, hermestas ve türevleri tatlandırıcılar var da tuzlandırıcı yok ki.' çok mantıklı değil mi lan.

17 Temmuz 2009

pizzacuma.

canım sıkıldığında ya da düşünmeye ihtiyacım olduğunda balkona çıkarım ben hep. sağ ayağımı korkuluğun altındaki beton çıkıntıya koyup, sağ dizimi de korkuluğun en üst noktasına dayayarak öylece durur ve sokağı izlerim. tam karşıda da pizzacı var. az önce öyle balkondaydım yine, dedim bi pizza yiyeyim oh mis. aradım cevap vermedi. dürbünle pizzacının içine bakayım dedim, baktım kimse yok içeride; kapıda bir yazı asılı: 'cumaya gittim gelicem'. içimden küfrettim. çok açım lan napim. herkesin inancına saygım var yani yoksa.

16 Temmuz 2009

ovyes.

insanların bu kadar tekdüzeleşmesine katlanamıyorum. neden her on blog yazarından dokuzu nutella hayranı sizce? hiçbir nedeni yok bunun. gerçekten. bir tane 'cool' çıktı ortaya, nutella takıntılı yazılar yazdı. moda oldu işte.

- ice tea mango'yu çoak seviyoree. hadi bakalım.

15 Temmuz 2009

iket.

insanlar hangi enstrümanı çalıyorsun diye sorduklarında 'mızıka' diye cevap verince sizi ve mızıkanızı küçümsüyorlar, ciddiye almıyorlar. 'bas gitar' derseniz size tapıyorlar. insanlar bir garip. ah etiket vah etiket.

14 Temmuz 2009

ba.

çarpmadı otobüs filan. o değil de; -bukalıbabayılıyorumodeğilde- her yazar olmak isteyen, kendince yazı yazan gencin babasıyla problemleri oluyor ve babasını yazıyor. bu olaya baya tavım ben ha. ben de mi yazsam lan. ailesi tarafından anlaşılmayan ergen tripleri filan.

- hiç odama girdin mi baba? böhü. girsen nolcak sanki. yatak, kitaplar filan. televizyon bile yok, sıkılırsın, ben sana diyim bak.

13 Temmuz 2009

yem.

hayat çok garip bir şey lan. bazen çok seviyorum kendisini. ama bazen çok üzüyor beni. anlatacak çok şeyim var. dinleyecek kimsem yok. olanları da yitiriyorum bir bir. aferim bana. balıklarım iki gündür açlar. yemleri bitti. onları da yitirmemek için yem almaya gidiyorum şimdi. belki otobüs filan çarpar yolda. sınavım kötüydü, sormayın. çarpmazsa söylerim.

- do you like punk music? artık, en üzgün ve en neşeli anlarımda bu soruyu soruyorum. azocan'dan öğrendim.

5 Temmuz 2009

sarkoş.

çizgifilm karakteri gibi adamım valla. hani çizgifilmlerde birisi hızlıca koşarken kafasına yere paralel bir kapı üstü ya da sopa çarpar. çarptığı yer tam göbeğinin hizasında olacak şekilde sırtüstü hızlıca düşer ya kahramanımız. işte bana öyle oldu. kumsalda koşarken şemsiyenin demirine çarptım kafamı. ve aynen anlattığım gibi düştüm. bu tarz bir düşüşü sadece filmlerde olur sanıyordum. yeşil yıldızlar vardı başımın etrafında dönen. sonra kahkaha atarak kalktım yerden ve tekrar koşmaya başladım. bu sefer yere sabitlenmiş bi demir çöp kutusuna ayağımı çarptım. sağ ayağımın üstünde seke seke koşmaya devam ettim. duramıyordum. çok sarhoştum napim. bu arada bütün bu koşuşlar denize doğruydu. saat gece üçtü. denizden çıkınca tekrar koşmaya başladım ve aynı ayağımı başka bir çöpkutusuna çarptım. iki gündür üstüne basamıyorum işte. üstelik kafam şişti. tom ve jerry'deki gibi çekiçle indireyim dedim. iyice şişti. nolcak bilmem.

- ben sarhoş olunca hep koşarım.